.

3 Kasım 2012 Cumartesi

Rol Kavramları Üzerine

Yaşam bir  oyun,  doğduğumuz andan itibaren sahne açılır ve bizim için biçilmiş roller  başlar, sırası geldikçe  rol arkadaşlarımız da oyuna dahil olur. Büyüdükçe rolümüz çeşitlenir, rol arkadaşlarımız çoğalır.
Farkında olmasak da günlük yaşamımız içerisinde bize biçilen sosyal roller vardır ve toplum içerisinde belirlenen kalıplarda bu rolleri oynamamız  beklenmektedir.Anne, baba, eş, çocuk, kardeş, komşu, arkadaş, akraba.
Hepsinin birbiri arasındaki ilişki, toplum  tarafından belirlenmiş ve belirli çerçevede düzenlenerek, bulunulan toplum tarafından kabul görmüştür. Zaman zaman  role aykırı kişiler olsa ve her ne kadar bazen kalıp dışına çıktıkları için, içten içe  hayran olunsa da  toplum tarafından reddedilmeye mahkum olurlar.
Bir de bunların yanında mesleklere göre de   rollerimiz var ki bulunduğumuz toplum  içerisinde  belli düşünce kalıplarına sığdırılmıştır. Doktorun, öğretmenin  davranış biçimi, giyim tarzı vs.
Bir konferansdayım (Influencing&Persuading in the New Reality) Konuşmacı Shelly Rose Charvet…
Konferansda  olan kişilerse ağırlıklı olarak şirketlerdeki İnsan Kaynakları yöneticileri.
Konunun rahatlatıcı etkisinin yanında Shelly nin rahat ve sakinleştirici konuşma tarz ve davranışlarının sonucu  ile konferans aralarında birbiri ile yeni tanışmış, birçok değişik şirketten  katılmış  IK yöneticilerinden hepbir ağızdan  şunu duydum. Biz IK olarak üzerimize düşeni, işimizin gereğini  yapıyoruz fakat bizleri şirkette patrona yakın veya  hep çalışana negatif etki yapacak kişiler gibi görüyorlar, kimseye yaranamıyoruz….
Değişik şirketlerden gelse de aynı dertten muzdarip IK Yöneticilerinin bir de konuya bu kadar içerleyerek,  savunma mekanizması geliştirmesi hiç de azımsanacak gibi değildi.Şirketler değişse de biçilmiş roller ve etkileri  aynı.
Şirketlerde çalışana yüklenen roller de yine toplumsal rollerimiz gibi değil mi? Şirketlerde de her departmana yüklenmiş roller olduğu gibi, departmanlarda çalışanların da yine yerine getirmesi gereken roller  ve bu yönde beklentiler var.
Çalışan  için  işyerinde bir  statü ve görev belirlenmiştir  ve çalışan  bu statünün, işin  gerektirdiği rolleri yerine getirmek durumundadır. Çalışanın  rollerinden bir tanesinin, başka bir rolün gerektiği gibi davranmasını güçleştirmesine "rol çatışması" deniyor. Bunu daha da açıklamak gerekirse ; yılsonunda performansında bazı sorunlar gözlemlenen  bir çalışanın, Performans değerlendirmesi uygulamasını yöneten IK Yöneticisi hakkında  doğru performans sistemi koyamadığını söylemesi  gibi…
Bu noktada Yönetimin  koordinasyon becerisi devreye giriyor.

Rol çatışmasına sosyal hayattan örnek verecek olursak da ; Çocuğun babasını gece geç saatte eve dönmek konusunda ikna edemeyerek,  despot  baba olarak ilan etmesi...
Bir rolün, kişinin diğer rolünü yerine getirmesini kolaylaştırmasına da "rol pekiştirmesi" denir. Örneğin: Tecrübeli Yöneticinin çalışana bilgi aktarımı gibi.
Sosyal yaşamda da bir babanın kendi gençlik yıllarındaki  duygularını gözden geçirerek oğluna davranış geliştirmesi...
Bir de rol kayması kavramı var ki sosyal yaşamda bir annenin çocuğuna yetişkin bir anne gibi davranmayıp, çocuk  gibi davranışlar göstermesi,  Öğretmen olan bir annenin evinde  çocuğuna da öğretmen gibi davranması. Şirketlerde  Yöneticinin  baba gibi davranması, Mali İşlerde çalışan bir kişinin Halkla İlişkiler çalışanı özelliklerini göstermesi gibi.
Her ne kadar IK olarak  çalışanın yanında, kolaylaştırıcı ve destekleyici etkilerimiz  yükseldi ve halen yükseliyor desek de düşünce kalıplarını  kırmanın zaman aldığı/alacağı kesin.
Zaman içerisinde düşüncelerimizde de  esnemeler oluyor tabii.Gerek sosyal gerekse de mesleksel rollerimiz de önemli olan farkındalık seviyemiz. Rol geçişlerimizde farkındalığımız ne kadar yüksek olursa,  başarımız o kadar yükselecektir.
Drama öğrencilerine hep şu söylenir:   Rol yapma  OL  !
Filmlerde veya tiyatro sahnelerinde  bazı oyuncuları iyi,  bazılarınıysa kötü oyuncular olarak tanımlarız.
Bana göre iyi oyuncular rol yapmayıp, olanlar. Rolün duygusunu beden diline, gözlerine o kadar iyi yansıtırlar ve inanırlar ki   rol yapmaz   olurlar, aslında roldeki kişi  ile çok iyi empati kurar,  rolün gereği olduğunu bilirler.Oyun bittiğindeyse  kimliklerine dönerler, taa ki başka bir oyunda başka biri olana kadar...

Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan,
Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan,
Ne görebiliyorsun, ne de duyabiliyorsun.  (Alıntı)